30.04.2008

Nasrettin Hoca Resimleri

Büyük düşünür Nasrettin Hoca'nın sembolik resimleri.


Akçeli Kötek - Nasrettin Hoca

Hoca, pazarda dolaşırken biri ensesine okkalı bir tokat atmış.Adamdan davacı olup, birlikte Kadı’ya gitmişler. Oysa, adam Kadı’nın akrabasıymış. Kadı;

— Bir tokatın cezası bir akçedir. Git, getir, demiş.

Adam gidiş o gidiş… Hoca da ne yapsın? Kadı’nın ensesine bir tokat indirdikten sonra;

— Kadılığını akraba hatırına kullanırsan, demiş, kötekten sen de nasibini alırsın. Getireceği bir akçeyi benim attığım bu tokadın cezası olarak sen al!

Aklın Varsa Fıkrası

Nasrettin Hoca Fıkrası - Aklın Varsa Akşehir Gölü’ne

Hikaye bu ya, rahmetli yoldan çarı çırpı mı toplamış, yoksa geven mi kesmiş; eşeğe yüklediği gibi evin yolunu tutmuş. Tutmuş ama, içini kemiren şüpheden de bir türlü kurtulmak mümkün değil. Bir eşek yükü zahmet çektiği bu ot odun bozuntusu ya ocağa atınca adam gibi tutuşmazsa? Sınamayı kurt yemez deyip, sınayayım derken, yüküyle birlikte eşeği de alev almaz mı? Hayvancağız var gücüyle kendi yangınından kaçmaya başlayınca, Hoca merhum arkadan bağırmış:

— Aklın varsa, Akşehir gölüne!

Asciya Diyecegim Yok

Aşçıya Diyeceğim Yok Pilavı Bağışlayın - Nasrettin Hoca Fıkrası

Selçuklu Sultanı Alâaddin, bir ramazan günü Nasreddin Hoca’yı Konya’ya davet etmiş. Sultan çağırır da gidilmezmi; üstelik, rahmetliye hususi arap atlarından birini göndermiş. Hoca şehre vardığında vezirlerden birisi karşılamış. Gün boyu Konya’nın gezilecek yerlerini gezmişler, görülecek yerlerini görmüşler. Akşam ezanıyla birlikte “sultan sofrası”nda iftara oturmuşlar. Adet olduğu üzre evvela çorba gelmiş. Yine adet olduğu üzre ilk kaşığı Sultan Hazretleri çalmış ama, parlaması da bir olmuş:

— Kaç defa ferman buyurdum; benim çorbama Erciyes kekiği atılacak diye. Kaldırın bu çorbayı! Kuzu tandırı getirin!

Sofrada bulunanlar çorbanın kokusuyla yutkuna dursunlar, bu defa kuzu tandır gelmiş. Sultan tadına bakar bakmaz; bu sefer de“Mendebur aşçıbaşı!” diye gürlemiş:

— Şu Selçuk ülkesinde kuzu mu kalmadı ki, koç kızartırsınız. Götürün bunu çabuk!

Hasılı, o yemeye bir bahane, bu yemeye bir bahane, sofraya ne gelirse Sultan Hazretleri, tadına baktıktan sonra, aşçıbaşını azarlayarak geri gönderiyormuş.

Nasreddin Hoca bakmış ki, aç kalacak. Ayağa fırladığı gibi pilav lengerini alıp önüne koymuş; hızla kaşıklamaya başlamış. Sultan Hazretleri;

— Hocam, demiş, ne yapıyorsun?

— Sultanım, demiş, Hoca, ahçı başı sizin olsun, bari pilavı bağışlayın!