30.04.2008

Asciya Diyecegim Yok

Aşçıya Diyeceğim Yok Pilavı Bağışlayın - Nasrettin Hoca Fıkrası

Selçuklu Sultanı Alâaddin, bir ramazan günü Nasreddin Hoca’yı Konya’ya davet etmiş. Sultan çağırır da gidilmezmi; üstelik, rahmetliye hususi arap atlarından birini göndermiş. Hoca şehre vardığında vezirlerden birisi karşılamış. Gün boyu Konya’nın gezilecek yerlerini gezmişler, görülecek yerlerini görmüşler. Akşam ezanıyla birlikte “sultan sofrası”nda iftara oturmuşlar. Adet olduğu üzre evvela çorba gelmiş. Yine adet olduğu üzre ilk kaşığı Sultan Hazretleri çalmış ama, parlaması da bir olmuş:

— Kaç defa ferman buyurdum; benim çorbama Erciyes kekiği atılacak diye. Kaldırın bu çorbayı! Kuzu tandırı getirin!

Sofrada bulunanlar çorbanın kokusuyla yutkuna dursunlar, bu defa kuzu tandır gelmiş. Sultan tadına bakar bakmaz; bu sefer de“Mendebur aşçıbaşı!” diye gürlemiş:

— Şu Selçuk ülkesinde kuzu mu kalmadı ki, koç kızartırsınız. Götürün bunu çabuk!

Hasılı, o yemeye bir bahane, bu yemeye bir bahane, sofraya ne gelirse Sultan Hazretleri, tadına baktıktan sonra, aşçıbaşını azarlayarak geri gönderiyormuş.

Nasreddin Hoca bakmış ki, aç kalacak. Ayağa fırladığı gibi pilav lengerini alıp önüne koymuş; hızla kaşıklamaya başlamış. Sultan Hazretleri;

— Hocam, demiş, ne yapıyorsun?

— Sultanım, demiş, Hoca, ahçı başı sizin olsun, bari pilavı bağışlayın!

Hiç yorum yok: